KIŞ MEVSİMİNDE URLA
Balıkesir’den
çıkıp yaklaşık üç saatte Urla’ya vardık. Otelimize yerleştik. Herkes gibi yazın
gelmeyi tercih etmememizin sebebi ise kalabalıktan çok sakinliği sevmemiz.
Kendimle baş başa
kalmak,aylak aylak boş sokaklarda dolanmak,sabahları yatak keyfi yapmak,sakin
sakin kitap okumak ve şömine başında muhabbet etmek yorgunluğuma tam da iyi
gelecek şeylerdi.
Bu isteklerimi
uygulayabileceğim bir otel tercih etmiştim: Urla Art Design Otel.
İnternet sitesinde
rastladığım bu yazı ise Urla ve bu otele kesinlikle gelmem gerektiğini
fısıldıyordu.
“Hellenistik
bir dönemden, onlarca savaş ve depremden, neşeli bağ bozumlarından, yüzyılların
zeytinliklerinden, güneydeki, kuzeydeki koylarından, Rum'undan, Fransız'ından,
Osmanlı'sından, Seferis'in doğduğu, Cumalı'nın göçtüğü evden, ne çok eski
değerli camisinden, bırakılmak zorunda kalınmış mahallelerinden, anıların
çoğaltıldığı iskelesinden, yelkencisinden, şarapçısından, zeytincisinden, at
çiftliklerinden, mandalin bahçelerinden, akşam sefalarıyla , rum ezgileriyle
paylaşılan bahçe sofralarından, derlenip derlenip duygu gelir kalbinize
sokaklarından Urla'nın. Nedir sizi iyi hissettiren sokaklarında, durup
düşünmezsiniz, sadece yürür ve huzur duyarsınız. Bir sardunyalı pencere, bir
kapı önü söyleşinde bakla ayıklayan teyze, sokaklarda hala korkmadan oynayan
çocuklar, bir mahalle duyurusu hoparlörden, bir eski sima mübadeleden, fırının
kapısındaki askılı ekmekler incelikli yardımlara, birşeyler söyler size, hala
bozulmamış elde kalan son duygularla. İşte o sokaklardan birinde bir eski bina,
belini bükmüşken zaman, iyi ellerde tekrar hayata bağlanan. Sevgiyle, sabırla,
kimi zaman tam bitiyor derken yine bir zorluk çıkaran.Kimi gün mutlu eden kimi
gün nereden kalktık bu işe dedirten. Ve şimdi o artık hayattan vazgeçtiği
sanılan bina, o genç günlerindeki halinden daha da sağlam ayağa kaldırıldı.
Geçmişten gelen tüm anılara, yeni anılar eklemek üzere. Anılar, hatırlandıkça
tekrar tekrar mutlu olmaya sebeptir ya, sizin de güzel anılarınız olsun bu taş
binada.”
Yalnızca 4 odadan
oluşan sokak arasında eski taş bir
binaya tekrardan bir ruh katılmasıyla dekore edilmiş bir otel. İçeriye
girdiğiniz an kendinizi bambaşka dünyalarda buluyorsunuz. Otelin tümü
taş,ahşap,eskitme,antika ve eski eşyaların tasarımından oluşturulmuş.Her köşesi
ayrı bir ruh ve huzurda. Şimdiye kadar gördüğüm en güzel otellerden biriydi
şüphesiz. Tabi otelin odaları da dahil her köşesinde özenle seçilmiş kitaplar
olması da gönlümü kökten fethettiJ Biz kendimizi buraya misafirliğe gelmiş gibi hissettik.Gerek
otelde sezon dışı olması sebebiyle yalnız bizim olmamız,bu yüzden de
şömine,ortak alan gibi yerlerin sadece bize ait olması,gerek otel sahibesi
Güliz Hanımın misafirperver tavrı bize bunu hissettirdi. Ve burada geçirdiğimiz
üç gün bize resmen bir aylık huzur verdi.
Urla’da
bulunduğumuz sürede otele yürüme mesafesindeki sanat sokağını,buradaki butik
kafeleri,kitapçı ve sahafı,yere kahve dükkanları ve pastaneleri,seramik
atölyelerini gezdik. İlk gün yemeğimizi meşhur Beğendik Abi Lokantasında şömine
başında yedik. Bol çeşitli zeytinyağlı ege otları,yaprak sarmalar,mezeler ve
bir kaç çeşit et yemeği vardı. Ben et seven biri olarak tabikide etli yemekleri
tercih ettim.Yemek sonunda yediğim Girit Böreği tatlısı da denemeye
değerdi,yemekleri ise evde annenizin yaptığı kadar güzeldi. Biz Urla’dayken
hava rüzgar ve fırtınalı olduğundan uçarak gezdik desem yeridirJ Sokakların boş ve bize
özel olması da keyif vericiydi gerçekten
Ertesi gün vourla
kafe de şirin bir kahvaltıdan sonra Urla Bağ Yolu ve buradaki köylerle
şarapçıları gezdik.
Urla Bağ Yolu haritası...
Bağ yolundan sonra
rotamızı akşam yemeğimizi yemek üzere
Özbek Köyü Balıkçı Akın’ın yerine çeviriyoruz. Denize sıfır salaş ama
büyük bu balık lokantasında bizi şömine ve Zeki Müren şarkıları karşılıyor.
Vitrinde çeşit çeşt mezeler,lezzetli balıklar,duvarlarda buraya gelen
Sıla,Bülent Ersoy,Uğur Dündar gibi ünlülerin fotoğrafları asılmış. Büyük bir
zevkle enfes yemeğimizi yedikten sonra memnun bir şekilde buradan ayrılıp
dinlenmek üzere otele geliyouz. Otelde gecelerimize rüzgarın uğultusu,özenle
seçilmiş şarkılar ve şömin başı muhabbetleri eşlik ediyor.
Urla’da iki önemli
edebiyatçı yaşamış.Biri burada doğup sonradan Atina’ya göçen nobel ödüllü Yunan
Yorgo Seferis. Diğeri ise Yunanistan’da doğmuş ancak ömrünün bir kısmını
Urla’da geçirmiş Türk şair Necati Cumalı. Necati Cumalı Anı ve Kültür Evi’ni
ziyaret ediyoruz. Yorgo Seferis’in yaşadığı ama şu an bir otel olarak işletilen
binayı dışarıdan görüyoruz.
O gün bizim otelde
emeği büyük olan mimarlık mezunu değil ama çoğu mimara taş çıkaran 75 yaşındaki
Nurcan teyzemizle tanışıp, muhabbet ediyoruz.Kim der ki 75
yaşında,enerjisiyle,ruhuyla,hayata bakışıyla muhabbeti bizi alıp götürüyor.
Yaptığı tasarımlar,kullandığı ürünler ve eski eşyalara yeniden hayat verişi
görümeye değer. Şimdilerle eski Urla sokağında kendi taş evini tekrar dizayn
ediyor ve sürpriz projeleriyle yaza bizi tekrar beklediğini söylüyor. Nurcan
teyze muhabbet esnasında enerjisine hayran kaldığımızdan bahsedince diyor ki
mezarıma şunu yazdırsınlar diyorum:Kırmızı oje severdi,çalışarak öldüJ Enerjisiyle bize birşeyler katan insanlar
varolun...
Urla’ya daha
önceden geldiğimizde Çeşmealtı-Liman arası sahilde yürümüştük. Fransız Paris Le Cordon Blue mezunu Esra Özkutlu’nun
sahip olduğu,sanat sokağındaki İrmik
Hanım Patisserie’ye uğrayıp o güzel tatlılarından tadıp,muhabbet etmiştik.
Bizim vaktimiz kalmadı ama çarşıdaki bir işhanının en alt katında Pizzeria Luna
Romana adlı dükkanı işleten İtalyan’ın güzel tepsi pizzalarının övgüsünü
duyduk. Öğlen 2 ye kadar bitiyormuş zaten. Fırın Vourla Restoran’a ise rezervasyonla
gidebiliyorsunuz. Karantina adası,Malgaca pazarı da burada görülmesi gereken
yerlerden.
Bu arada Urla’da
Ünal Kaktüs,Türkiye’nin en büyük kaktüsçüsüymüş,ben gezerek bitiremedim.Daha
önce görmediğimiz yaklaşık on çeşit sukulentimizi alıp,arabaya koyduk.
Şimdilik Urla’y
veda ediyoruz. Barbaros Köyü Oyuk Festivalinde haziran ayında tekrar buluşmak
üzere diyoruz.
Size Yorgo
Seferis’in mısralarıyla veda edeceğim...
DENİZE YAKIN MAĞARALARDA
Denize yakın mağaralarda
bir susuzluk duyarsın, bir aşk,
bir coşku
deniz kabukları gibi sert
alır avucuna tutabilirsin.
Denize yakın mağaralarda
günlerce gözlerinin içine baktım,
ne ben seni tanıdım, ne de sen beni.
İrmik Hanım Bahçe
Yorgo Seferis Butik Otel
Harika mekan
YanıtlaSil