YALNIZ HATTA YAPAYALNIZ ( Kitap İnceleme)



Oldum olası ilgimi çekmiştir Sait Faik Abasıyanık ve Burgazadası. Bir kaç tane hikaye kitabını da alıp okumuşumdur.

Sait Faik'in küçük insanları,balıkçıları,kayıkçıları,yoksul semtleri,adası,aylaklığı,avareliği,basit yaşayışı çekmiştir kendine.
Daha önceden karşılaşmadığım için Sait Faik'i anlatan bir roman çıktığını görünce alıp okumaya başladım. Adı :"Yalnız hatta yapayalnız"
Daha ilk sayfalarından itibaren içine çekti kitap beni,tam da hayal ettiğim gibiydi Sait'in yaşamı. 






Serseriliği,içkiye düşkünlüğü(zaten içkiden dolayı siroz oluyor ve ölüm sebebi),avare yaşamı,yürümesi durmadan yürümesi,yürürken hikayelerinde yazdığı insanları gözlemlemesi,aşkları,sevmeleri,hırçın,fırtınalı halleri,Beyoğlu'ndaki her mekanı avucunun içi gibi bilmesi,Fransızca sözcükleri,sarı kağıtları,ucunu çakıyla sivrilttiği kalemleri,defterleri,eskizleri,yazı takımı,hafta sonlarını Burgazada'da geçirmesi ve en önemlisi yazması...





"Aşk kadar tesirli,hatta bir kadının bir erkeğe verebileceği ne varsa her şeyi cömertçe sunabilen bir kuvvet,sancı gibi zonklayarak hatırlatıyordu varlığını...
Yazmak..."

Sait'le aynı kişi olduk,aynı heyecanları yaşadık,aynı küçük insanları gözlemledik,aynı bohem hayatı yaşadık,dönemin yazarlarıyla,şairleriyle,sanatçılarıyla aynı masada sohbet ettik,birlikte kadeh tokuşturduk ve şiirler okuduk.Hayalini bile kuramazdım oysa bunların.
Kimler yoktu ki Sait'in yaşamında...

Orhan Veli,Rıfat Ilgaz,Oktay Rıfat,Bedri Rahmi,Abidin Dino,Ara Güler,Mina Urgan,Leyla Erbil,SAlah Birsel,Aziz Nesin,Peyami Safa,Yaşar Nabi,Ahmed Arif... Sait'in sevdiği kadınlar;Eleni,Aleksandra,Barbara,Vedat, Leyla Erbil ve hiç bilmeden öldüğü Eleni'den olma kızı Deka...(Deka,Sait'in ölen ablasının ismi)



Ana kahraman Sait ama bir dönemin usta sanatçıları.Yazmak için,eserler yaratmak için yaşayan,varını yoğunu veren insanların yaşadığı zorluklar vardı kitapta. Bizim şimdilerde önümüze gelen bir çırpıda düşünmeden okuyuverdiğimiz belki de bir şeyler hissedemediğimiz şiirlerin kime hangi acılarla yazıldığı anlatılıyordu kitapta.
1954 yılında,48 yaşında ölmüş Sait... Çok istediği,hayalini kurduğu,hayalinde ismini bile koyduğu ama hiç bir zaman olduğunu dahi bilmediği kızını göremeden...

Kısa yaşamına bolca hikaye,bolca acı,bolca avarelik sığdırmış ve kalabalıklar içinde yalnız olmuştu hep Sait. Komadayken de hastane odasına kimseyi almamışlardı dışarısı aksine dopdoluydu,yazarlarla,şairlerle,esnafla,adadan gelen balıkçılarla... Ölürken de yanız ölmüştü... "Ödü kopuyordu yalnız kalmaktan ama yalnızken daha mutluydu."

"Ah be Sait ..." demişti Mina Urgan bir akşam. "Kendini yalnızlığa mahkum etmişsin sen.Sevdiğin kadınlar bile seni daha fazla yalnızlaştırmak için hayatındalar. Paylaşmak için değil,savaşmak için seviyorsun onları.Kendinden almadığın intikamı,onlar alsın istiyorsun.Bu sevmek değil ki..."


Kitabı henüz bitirmenin heyecanıyla en kısa zamanda Burgazada'ya tekrar gidip Sait Faik Müzesini gezmeliyim...
Kitabı yazana sonsuz teşekkürler.
Kalemine sağlık...
Ve son olarak herkese iyi okumalar...
Yazımı Sait'in Aleksandra'ya yazdığı şiirle sonlandırmak istiyorum.







BİR MASA
Bize bir masa ayır Yanakimu
Aleksandra´mla benim için
Bir masa.
Üstü çiçeksiz
Örtüsü gazeteden
Şarabı aşktan
Hem hülyadan.
Aleksandra´m mızıka çalsınSiyaha çalar parmaklarıyla
Güftesi bayağı şarkılar
Adi havalar.
Meyhane acı zeytinyağı koksun
Sen hoşnut ol Yanakimu.

Yorumlar

  1. Hülya Durmuş5 Mart 2018 13:30

    Gerçekten cok güzel bir yazı olmus elinize sağlık �� hocam zaten sizin bu kitap sevdanıza hayranım hatta çok sıkı bir takipçinizim��bizleri de bilgilendirdiğiniz için teşekkürler ��

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim canım. Beğenmene ve takip etmene sevindim. Zevkle yaptığım şeylerin başkalarını da bilgilendirip mutlu etmesi ne güzel!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gökçeada(İmroz) Gezimiz

KIŞ MEVSİMİNDE URLA